Kırılganlık bulutların arasından doğan güneş gibidir aslında. Bulutların gökyüzünde olmasını istiyorsun ama güneş çıktığında güneşi görmekten kaçıyorsun. Çünkü bir süre sonra güneşin ısısı seni rahatsız ediyor. Şapka takmak yerine, oradan uzaklaşmayı tercih ediyorsun.

Hayatımızda insanların varlığını istiyoruz ama bu varlığın devamlılığı için kendimizde açabileceğimiz yer bulamıyoruz. Çünkü o yeri açarsak eğer; bu zamana kadar ki hiç açmadığımız, ya da açıp incindiğimiz bir yeri keşfediyor ve orayla temas ediyor olacağız. O da kendimizle. Aynı güneşle karşılaşmak gibi.  Ama açmazsak da kendimiz de sürekli kaçındığımız bir yerin varlığı olacak. Bu yer yaşamaktan kaçındığımız alandır.

Örneğin, yakın bir akrabamızı kaybettiğimizde belli bir süre kayıp duygusu verecek deneyimlerden kaçınırız. Fark edilmeyen duygular aynı şekilde devamlılık sağlar. Çünkü fark edilmeyeni anlayamayız. Anlayamadığımızda yer açabilmeyi öğrenemeyiz. Yer açılan duygular ise hayatta kişide deneyim sağlar, onları hissedebileceği anları devamında getirir. Kırılganlığın ve hassasiyetin önemli olduğunu hissettiğinde ona teslim olup, gidebilirsin. Bu kadar kırılgan olabiliyor olmam yaşadığımın anlamına geliyor düşünceside beraberinde gelir.

Ne kadar korkarsak o kadar kırılgan oluruz. Kırılganlığa rağmen deneyimlere açık olmak kendimize mükemmel olmasam da sevilebilir olduğumun göstergesidir. Haftanız duygularınıza yer açabildiğiniz tad da güzel geçsin. Bir sonraki yazımızda hayatta dengede durabilmek  üzerine konuşuyor olacağız.

Sevgilerimle

Klinik Psikolog Saime Serpil Özgül